30 Ağustos 2008 Cumartesi

Ve yine Berlin günleri

Alışmışdık 2 aydır Türkiye'ye, ailelerimize ve sevdiklerimize. İnsanın uyandığında kendi vatanında olması, gün içinde istediği kişilerle görüşebilmesi çok güzel bir duygu. Burada biliyorum ki dışarda yabancı bir dünya var, tesadüfen dahi olsa bir arkadaşımla karşılaşma şansım yok; akraba ziyaretleri ya da dostlarla buluşmak yok. Birisini göresin geldi mi sesini duymakla yetiniyorsun.
Gerçi çocuklar sayesinde bu yalnızlık duygusunu fazla hssetmiyor insan, günler onlarla dolu dolu geçiyor.

Ama işte gurbet, adı bed.

16 Ağustos 2008 Cumartesi

Yalıköy

Bugün misafirlerimiz geliyor, kızlarım ellerinde tarak saçlarını tarıyorlar, süslenmeleri lazım. Yeşimler nihayet geldiler. Sıcağa rağmen önce bir Bahçeşehir pazarını gezdik, ne de olsa Berlin'de pazar olayına hasret kalacağım. Eve gelip biraz dinlendik. Değişik bir yere gidelim diyorduk, daha önceden gazetede Yalıköy hakkında bir yazı okumuştum, köşe yazarı Karadeniz sahilinde şirin bir balıkçı kasabası diye bahsetmişti.
Düştük yollara, Büyükçekmece'den Çatalca istikametine doğru gitmek gerekiyor. Bizim evden yol yaklaşık 80 km sürdü. Karadeniz'in yeşilliği hissediliyordu. Deniz de tipik Karadeniz'di, pek yüzülecek gibi görünmüyordu.


Esnafa sorduk, gezilecek görülecek bir yer var mı diye, kaleleri varmış. Onun dışında ben fazla cazip bir mekan olarak bulmadım.
Sahilde birkaç tane balık restorantı var, biz rastgele birine girdik, karnımız toktu zaten, birşeyler içeriz demiştik. Ama dayanamadık hafif birşeyler de sipariş ettik. Ediz ve Dila'da restorantın salıncağında sallandılar...


10 Ağustos 2008 Pazar

Özder Ailesi ziyaretimize geliyor

İstanbul'a döndük, Berlin öncesi birkaç günümüzü de İstanbul'da geçirmek istiyorum. Bugün Reyhanlar ziyaretimize geliyorlar. Sena ve Dila arkadaşları için hazırlandılar, Yeşim'in Dila'ya aldığı tişortu (polarn o.pyret marka ) çok beğendik, Sena'ya da bir tane aldık, iki kardeş bir örnek giyindiler. Reyhanlarla çay faslının ardından Bahçeşehir Gölet'e gittik, top oynamak yasakmış! Herhalde parklarda çimlere basılmayan, top oynanmayan tek ülke bizizdir.
Dila ne zamandır cesaret edemediği tromboline binmeye cesaret etti.

Dostlarımızla birlikte güzel bir gün geçirdik.

5 Ağustos 2008 Salı

Edremit-Yenice Yolu

Babam 'Seni bugün yaylaya götüreceğim' dedi. Açıkçası Darıdere maceramızdan sonra yolun zorlu geçeceğini düşündüm. Edremit'ten sonra Yenice yoluna girdik, bir süre kadar zeytinlikler arasında geçen yolculuk birden kendini çamlara bıraktı. Ben Edremit Körfezinin yeşilliğinin hep zeytinlik yeşili olduğunu sanırdım. Her taraf alabildiğine ormanlık, sürekli uyarı tabelaları var, ormana girmenin yasak olduğuna, ateş yakmanın yasak olduğuna dair. Yaz aylarında artan orman yangınları zaten içimizi yakmış durumda, buralara birşey olmasın bari diye düşünüyorum. Hava bariz serinledi yukarılara çıktıkça.

Yol üzerinde tek tük yemek yenecek yerler var, biz gözümüze 'Gülsüm Ananın Yerini' kestirdik. Gözleme ve çoban kavurma yedik, yanında da ayran. Hepsi çok lezzetli idi, Gülsüm Ananın ellerine sağlık. Ailecek işletilen bir yer, ayrılırken Gülsüm Ana izlenimlerimiz için hatıra defterlerine yazmamızı rica etti, şöyle bir göz attım, epey bir geleni gideni varmış.Dila hemen kendine bir salıncak buldu.
Yolumuza biraz daha devam ettik, Kalkım Köyüne geldik, ne var ne yok diye biraz gezindik, seyyar kuyumcuyu çok ilginç bulduk...


4 Ağustos 2008 Pazartesi

Dila'nın 4. Yaşgünü


Aslında Dila'nın doğumgününü Sena'nınki ile birlikte kutlamıştık. Ama yine de kendi doğumgününün farklı bir tarihte olduğunu bilsin diye birlikte küçük kekler hazırladık. Dila süslemede bana yardımcı oldu.


Akşamüstü Güre'de bulunan Kalkım Kilim Evi'ni ziyaret ettik. Dila halı tezgahının nasıl birşeye benzediğini yakından görmüş oldu.

Sena bu aralar akşam uykysuna şiddetle direniyor. İşte ilk kez oturarak uykuya daldı...

1 Ağustos 2008 Cuma

Darıdere Gezisi

Sena artık epey bir konuşmaya başladı. Bebe, Diya, pis, pisi pisi, düstü, vey vey, del del, anni, dede, baba, abba daha aklıma gelmeyen birçok kelimeyi kullanabiliyor. Çok da güzel öpüyor ve sümkür denilince sümkürüyor. Galiba emeklemeyecek çünkü popo üstü ilerlemede artık çok profesyonel, istediği her yere gidebiliyor. Bakalım ne zaman yürüyecek?
Sabahtan yine bir deniz faslı yaptık.


Akşamüstüde Darıdere'ye doğru yola çıktık. Aldığımız bilgiye göre Narlı Köyünden sonra 14 km toprak bir yolda gidecekmişiz. Toprak yola vardık, manzara müthiş, her taraf çam ormanı.

Toprak yolda 14 km git git bitmiyor, acaba Darıdere Mesire Yerini geçtikte biz mi görmedik diye şüpheleniyoruz. İyiki de Sena ve annem gelmemişler diye düşünüyorum.

Ve nihayet Darıdere'deyiz, giriş ücreti olarak 6 YTL ödüyoruz. Burada piknik alanının yanı sıra kamp yapma alanı da mevcut. Doğrusu hava çok güzel, mis gibi çam kokuyor ve cep telefonları çekmiyor, ne güzel...


Tesisde oturup birer çay içiyoruz. Aslında dağlardan gelen suyun doldurduğu bir havuz da mevcut ama havuza giden yoldaki merdivenler Dila ile çıkılabilecek cinsten değil, oysaki Dila soğuk dağ suyuna girmeye pek bir hevesli idi.