30 Temmuz 2008 Çarşamba

Edremit

Bugün Edremit'e gittik, çarşambaları da Edremit'in pazarı. Pazardan birkaç fotoğraf...
Canım Çanakkale domatesleri, Berlin'de bulmak imkansız, içimiz dışımız Hollanda domatesi oldu burda. Ne alaka Hollanda ve domates, onu da anlıyabilmiş değilim.

Köylü pazarı kısmı

Edremit İş Bankası Şubesi 1928'den beri hizmet veriyor, doğrusu kapısı çok hoş.

28 Temmuz 2008 Pazartesi

Kadırga Koyu ve Behramkale

Akşamüstü çayımızı termosumuza koyup yola çıktık. Behramkale'ye doğru sakin bir koyda hem denize girelim hem de çayımızı içelim istiyoduk. Gide gide Kadırga Koyu'na kadar geldik.
Hem çayımızı içtik hem de denize girdik. Behramkale'de de güzel manzaralı bir çaybahçesi vardır meydanda, oturalım dedik ama bizimkilerin huysuzlukları bir tuttu ki, oturabilene aşkolsun. Apar topar arabaya döndük, sipariş ettiğimiz gözlemeleri ise arabada yemek zorunda kaldık, bir kez daha 'Arzu, gezmek neyine 2 çocukla, kır bacağına evinde otur.' dedim içimden ama...

27 Temmuz 2008 Pazar

Artur/Karaağaç


Ruhi Amcamlar da Edremit Körfezindeler, Altınoluk'un hemen hemen karşısında kalıyor Artur. Amcamlar birkaç seneden beri Artur'da ev tutuyorlar yazları. Bugün biz de onları ziyarete gidiyoruz. Ben her zaman çok beğenmişimdir Artur'u, birkaç koydan oluşan eski ve kocaman bir site, denizi de buz gibidir. Evler doğayı bozmadan inşa edilmiş, göze batmayan bir ya da 2 katlı, birbirinin manzarasını da kesmiyorlar.

Akşam üstü denize girdik, sahil kum olduğundan Dila mutlu bir şekilde kumlarla oynadı. Akşam yemeğimizi birlikte yedik ve sonra siteninin içinde gezinen traktörle kısa bir gezinti yaptık.

26 Temmuz 2008 Cumartesi

Altınoluk'un Pazarı

Cumartesi günleri Altınoluk'un pazarı var. Eskiden pazar babamların evinin birkaç sokak aşağısına kadar gelebiliyordu, bu sene ise evin önüne kadar geliyor pazar. Akşamdan arabaları evin önünden çekmek gerekiyor, sabah erkenden de kurulmaya başlıyor... Özellikle köylü pazarı olarak adlandırılan, köylü kadınların kendi ürünlerini getirdikleri kısmı çok güzel. Ben bu sefer bolca Kazdağlarından toplanmış kekik aldım.

Minik yeşil şeftaliler çok lezzetli.

Kazdağlarında yapılaşma her geçen sene daha da artıyor

24 Temmuz 2008 Perşembe

Tekrar Altınoluk Günleri

Sayılı günler çabuk geçti, Şanser 16 Temmuz'da Berlin'e döndü. Biz de birkaç gün sonra tekrar Altınoluk'a geldik. Çocuklar deniz ve güneşten bolca yararlansınlar istiyoruz.

Bugün Altınoluk mendirekte kurulan akvaryuma götürdük Dila'yı. Akyaryumda köpek balıkları, vatoslar, su kaplumbağası, ahtapot ve yine Altınoluk açıklarında yakalanan çeşitli balıklar var. Köpek balığını bu kadar yakından görmek çok hoş ama denizde bu kadar yakından görmek istemem doğrusu.
Altınoluk Mendireği
Dila mısır beklerken

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Sena'mızın 1. Yaşgünü

Sena bebeğin dünyaya gelişi bizi ayrı bir sevince boğdu, önce günler sayıldı, 1 haftalık oldu dedik. 1. ayının ayrı bir sevinci vardı, eskilerin tabiri ile 10 gün sonra kırkı çıkacaktı. Derken 6. ay ek mamalara başladık, o da ayrı bir heyecandı. Günler hızlı bir şekilde geçti ve Senamız 1. yaşını doldurdu. Bence en önemli doğumgünü 1. doğumgünü, dile kolay öncesinde aylık olarak hesaplanan yaş durumu artık yıllık hesaba geçiyor.
Senamızın da 1. yaşgününü Dilamız gibi çiftlikte kutladık.

Ben olayın heyecanından günler öncesinden neler hazırlayacağız diye planı yapmıştım. İnsan ilk yaşgününe ayrı bir hevesleniyor sanırım.
Pastamızı da Özsüt'den sipariş etmiştik.
Dila'nın doğumgünü 4 Ağustos'da idi ama o tarihte Altınoluk'ta olacağımızdan arkadaşlarıyla kutlayamaz diye onun da doğumgününü kardeşi ile birlikte kutlayalım dedik. Dila pastasını kendisi seçti.
Ve minik Sena'mız bu kadar kalabalığı görünce biraz ürkek bir şekilde ilk mumunu üflemeye çalışıyor.
Ardından Dilamız, onun işi zor, 4 tane mumu var.
Sıra etkinlik ve oyunlarda, anneleri bunu da epey önceden planladı, almanca dergilerden fikir edindi. İlk aktivite bez torba boyama. Çocuklar rengarenk tekstil kalemleri ile boş bez torbalara diledikleri gibi desenler çizdiler, kimisi de karaladı. Bu torbalar bundan sonraki oyunlarda kazanacakları minik hediyeler için onlara lazım olacaktı. Sena bu aktivitelere seyirci olmakla yetindi.
İlk oyunumuzda Kinder Süpriz yumurtaların oyuncaklarının bulunduğu minik kutular işe yaradı, onları bu amaçla biriktirmiştim. 9-10 tane kadar kutucuğu su dolu havuza attık ve ellerindeki büyük kaşık ile çocuklar bu kutucukları toplamaya çalıştılar. Epey de bir eğlendiler. Oyun sonunda hepsi ufak bir hediye(lolipop, anahtarlık, rozet, kalem vs.) kazandı.
Bir başka oyunda tencere bulmaca. Çocukların gözünü bir eşarp yardımı ile kapadık, ellerine tahta bir kaşık verdik, bir tencereyi de görmeden sakladık. Ellerinde kaşık tencereyi aradılar, biz de sıcak ve soğuk diyerek yardımcı olduk, amaç tencereye kaşıkla vurmak... Bunlar haricinde birkaç oyun daha oynandı, hepsinin çok hoşuna gitmiş olmalı ki tüm oyunları tekrar oynamak istediler...
Ve günün şampiyonları...
Akşam yemeğini de hep birlikte yedik...

İyi ki doğdun SENA...

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Çanakkale Şehitlik

Sabah İstanbul'a doğru yola çıktık, Silivri'ye gideceğimiz için Çanakkale yolunu tercih ettik. Şanser bu sefer Şehitlik'i ziyaret etmek istiyor. Feribotla Avrupa Kıtasına geçiyoruz. Feribotta bizim gibi Şehitlik'e giden jet pilotlarından oluşan kalabalık bir grup var. Bayan pilotun da Dila yaşlarında bir kızı varmış, gezi sebebi ile birkaç günden beri göremiyormuş, Dila'yı görünce kızını hatırladı ve duygulandı... Kabatepe Tanıtım Merkezine girdik önce, oradan Şehitlik'e nasıl gideceğimize dair bilgi aldık.
Yol çok güzel, ayçiçeği tarlaları sağlı sollu devam etmekte...
Feribottaki pilotlarmızla aynı anda Çanakkale Şehitler Abidesi'ne varıyoruz. Hava sıcak, çocuklarla gezmek zor ama herşeye rağmen görülmesi gereken bir yer, insan adeta o yıllara gidiyor, sanki şehitlerimiz bizi görüyor...


8 Temmuz 2008 Salı

Altınoluk'ta Son Gün

Yarın İstanbul'a dönüyoruz. Çocuklar artık iyice denize alıştılar. Sena'yı bıraksak tek başına denize girecek, Dila ise kollukları ile tek başına yüzebiliyor.
Akşam yemeğimizde ehl-i keyiflerle pek bir keyifli geçti...