Bugün tur rehberimiz Kuzen bizi evlerine yaklaşık 20 dakika mesafedeki Zaanse Schans isimli turistik yere götürüyor. Bu bölge bana açık hava müzesi gibi geldi. 17. yy'dan kalma bu evlerin hepsi oldukça bakımlı ve evler ya müze ya da mağaza olarak kullanılıyor. Evlerin özelliği kapılarının süslü olması imiş.
Biz biraz erken geldiğimizden bazı evler henüz açılmamıştı.Bizde açık olan peynir imalathanesine girdik ilk önce.
Çalışanlar yerel giysilerle çok şirin görünüyorlardı.
Bu evden ayrılıp Hollandalıların meşhur tahta terliklerinin üretildiği eve doğru gidiyoruz. Girişteki devasal sabolar süper, Dila bol bol poz veriyor.Doğrusu bu kadar çok sabo modeli olabileceğini düşünmemiştim. Çizmesinden, gelin için beyaz bezle kaplanına kadar her türlü model mevcut.Zaanse Schans'dan ayrılıp Amsterdam'a gidiyoruz. İlk hedef çiçek pazarı, bol bol lale soğanı aldık balkonumuz için. Şanser siyah-beyaz lalelerden özellikle aldı.
Çiçek pazarından sonra saat 17'ye doğru sokaklarda bisikletliler artmaya başlıyor, meğerse çoğu işyeri 17'de kapanıyormuş. Özlem'in beğendiği bir kafeye gidiyoruz, meğerse orası da 17:30'da kapanıyormuş!
Bu adamların galiba paraya ihtiyacı yok, Pazartesi günleri mağazalar 12'de açılıyor, 17:30'da kapanıyor, oh! ne ala... Bu kafede(Bagels&Beans) Choc-o-lait ile tanıştık. Her ne kadar burada içmesem de son gün Purmerend'deki Kaldi'den choc-o-lait çikolatalarından aldım.
Kafeden ayrılıp(onların bizi kapının önüne koymasını beklemedik) Magna Plaza'ya doğru Amsterdam'ın ara sokaklarında ilerliyoruz. Ben bu şehrin kalabalık ana caddelerini değil de sakin, ilginç süprizlerle dolu ara sokaklarını sevdiğimi bir kez daha anladım...
2 yorum:
Şanser ve Dila ne yiyor?
Açıklamaları bekliyoruz...
:)
Birşey yemiyorlar, sadece kasada bekliyorlar:-)
Yorum Gönder