22 Şubat 2009 Pazar

Berlin'de Karnaval(Fasching)


Bugün ailecek ilk karnavalımıza katıldık, havanın yağışlı olması bizi yıldırmadı. Aslında fasching denilen olay Hristiyanların oruçlarına başlamadan önce yaptıkları son kutlama gibi birşey. Oruç zamanları bitince de Paskalya Bayramı dedikleri bayramlarını kutluyorlar.
Havanın yağmurlu olmasından dolayı yanımıza şemsiye de almıştık. Karnaval alayında geçen araçlardan atılan şekerleri yakalamakta da işimize yaradı şemsiyemiz.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Küçük Şeyler


Bu sabah kahvaltıda Tchibo'dan aldığım yumurta sıcak tutucularını(ya da yumurta kılıfı mı desem?) ilk kez kullandım, işe yarıyor galiba.
Dila ile aldığımız mini kara tahta ikimizin çok hoşuna gitti, ben günün menüsünü yazayım dedim ama Dila sanatsal çalışmalarında kullanıyor...
İşte bunlar küçük şeyler ama insanı mutlu ediyorlar.
Bugün Dila öğlen vakti yürüyüşe çıkmak istemedi, biz de evde kurabiye yapmaya karar verdik. Pazartesi günü arkadaşları ile birlikte karnaval kutlaması yapacaklar, kardeş anaokuluna gidecekler, çoğu çocuk orada geceleyin de kalacak. Ama biz Dilamızı akşam yemeğinden sonra alacağız. Ben de ne zamandır yapmak istediğim isimli kurabiyelerden yapayım bari dedim Dila'nın grubundaki çocuklar için. Sena da öğlen uykusunu unutup bize katıldı, merdaneyi çok sevdi. Kurabiyeler piştikten sonra tahta sopalarını taktık ve süsledik.
Kuzenim Özlem'in Hollanda'dan aldığı gıda için özel su bazlı gazlı kalemlerle bir tür gofret hamuru olan oblatenlerin üzerine çocukların isimlerini yazdım. Bal ile de oblatenleri kurabiyelere yapıştırdım.Kurabiyelerin süsleri kuruyunca jelatin ambalajların içine sokup pembe ve mavi kurdelelerle ağızlarını kapattım. Tam bu kadar kurabiyeyi(15 adet çocuklar, 2 adet eğitmenleri için) nasıl kaba yerleştiririm derken imdadıma Şanser yetişti. Mahallemizin çiçekcisinden sünger getirdi, böylece kaba rahatlıkla yerleştirdim.
Hızımı alamayıp yarın ziyarete gideceğimiz Benjamin ve Meral için de bir paket hazırladım.

17 Şubat 2009 Salı

15 Şubat 2009 Pazar

Erholungspark Marzahn


Öğleden önce çocuklarla birlikte yeni aldığım pasta kitabından muffin tarifi denedik. Tabii mutfağın hop oturup hop kalktığını söylememe gerek yok. Dila kabartma tozu paketini elinde tutup benim vereceğim komutu beklerken, Sena nasıl becerdiyse dolabı açıp benzer bir pakete sahip olan vanilya paketini kaşla göz arasında alıverdi. Bundan sonrası yapma, etmelerle geçiverdi.
Öğleden sonra ise Erholungspark Marzahn'a gidelim dedik. Sabahtan beri yağıp yağmayacağına karar veremeyen kar biz yolda iken şiddetini arttırmaya başladı.
Parka giriş ücretli, doğrusu kışın ücretsiz de olabilirmiş. Parka girişte Nasrettin Hoca karşıladı bizi. Daha sonra labirente girdik. Tam bir labirent, Dila'nın çok hoşuna gitti. Hedefte bir kule var, yukarı çıkıp hemen fotoğraf çektim.
Labirentten çıkınca da bu fotoğrafı çektim. Az önce resimleri bilgisayara yükledikten sonra farkettim ki doğru yolu işaretlemişler. Halbuki girişte bu fotoğrafı çekseydim deneme yanılma yöntemine başvurmadan yolumuzu bulabilirdik.
Hava sanki çok güzelmiş gibi piknik yapma hevesine kapılan ben yanımıza muffinlerimizi ve kahve termosumuzu da almıştım. Parkta tepesi kapalı bir yer bulunca hemen sığındık ve termosa rağmen soğuyan kahvelerimizi içtik. Ardından evimize doğru yola çıktık. Bu arada parkın açılışı Nisan ayında olacakmış, mutlaka sıcak havada çok güzeldir.

14 Şubat 2009 Cumartesi

Tropical Island


Hava sıcaklığının 26 derecede sabitlendiği, 8 futbol sahası büyüklüğünde, 200 metrelik kumsala sahip olan Avrupa'nın en büyük kapalı tropik dünyasına bugün gitmek kısmet oldu en sonunda. Sevgililer gününde Şanser ile birlikte sevgilililerimizi, çocuklarımızı, alıp düştük yollara. Tropical Island adı üzerinde tropikal iklimin suni olarak oluşturulduğu kapalı bir tatil mekanı. İsteyenler burada çadırlarda geceyi geçirme imkanına da sahipler.
Aslında haftasonu gitmemizden dolayı acaba kalabalık olur mu endişesi içindeydim. Nitekim girişte yarım saatten fazla bekliyerek endişemde haksız olmadığımı anladım. Girişteki kasalar yetersiz, o kalabalığa 4 tane falan kasa açıktı. Görevliler bir kol bandı veriyorlar girişte ve bunun sayesinde hem soyunma kabinlerinin bulunduğu yerdeki size ait olan dolap kilitlerini açıp kapıyabiliyor hem de içerde yaptığınız tüm harcamaları ödeyebiliyorsunuz, içerde para geçmiyor.
İçeri girince sıcak hava karşılıyor sizi, söylenene göre 26 derece imiş ama bize nedense pek öyle gelmedi, bu arada dışarısı ise -2 derece, yerlerde az da olsa kar var, güzel bir tezat.
Zor da olsa çocuk havuzuna yakın bir yerde kumların üzerinde bir havluluk yer bulabildik. Şezlongların hepsi kapılmış. Dila ve Sena 30 derecelik suda bol bol oynadılar. İnsan o kadar reklamı yapılan bir yerin çocuklara ayrılmış kısmından daha çok şey bekliyor ama ilginç olarak sadece 2 tane kaydırak var ve oldukça sert, Sena tek başına kayamadı. Kum çok güzeldi ama anladım ki güneş olmadan kumun da bir özelliği yokmuş, çünkü kum buz gibiydi.Kısa bir havuz faslının ardından çevreyi teftişe çıktık. Bali kapısı, Thai evi, yağmur ormanı, çadır alanları, restorantları, çocuk klübü ve mağazaları ile kendi içinde bir dünya. Sena özgürce yürüyebildiği için çok mutlu idi.
Yemek faslı için başka bir macera yaşadık. Mondial restorantta yiyelim dedik ve epey bir kuyruk bekledik, burada da yetersiz eleman söz konusu idi. Yemeği alıyorsun bir de ayrı bir kuyruğa girip hesabı bileziğine yükletiyorsun. Restorantta mama sandalyesi olmaması da başka bir eksi idi benim için(acaba kalabalıktan ben mi görmedim?).
Yemek faslından sonra biraz daha havuz. Sonrasında Sena babası ile biraz şekerleme yaptı.
Biz de Dila ile su kaydıraklarını denedik, onun için bile ekstra ücret alıyorlar. Kaydırakların başına ışıklandırma koymuşlar, yeşil yanınca kayıyorsun, hiç görevli yok ne güzel diye düşünürken görevli olmasının daha iyi olduğunu anladım. Çünkü bizden sonra kayanlarla ufak bir kaza yaşadık. Ya onlar yeşili beklemediler ya da biz çok yavaş kaydık.
Bundan sonrası geri dönüş hazırlıkları ile geçti. Yürü yürü yürü dolaplara git, havlu al duşa git. Yine dolaplara git, dolabını yüzlerce dolap arasında ara bul(numaralı ama bir sürü giriş olunca insan zorlanıyor bulmakta). Çocukları rahatca yıkayıp giydirebileceğin bir yer yok. Zaten Almanların duştaki rahatlıkları malum, Dila epey bir şaşırdı.
Uzun lafın kısası çıkıştata bir kuyruk bekleyip bilekliklerimizi verip, paramızı ödedikten sonra tropikal bir hava yaşamak(o da şüpheli ya) için bu kadar zahmete değer miydi diye düşünmeden edemedik.

1 Şubat 2009 Pazar

Treptower Park'da Kış

Sabah şu aldığım choc-o-lait'i bir deneyeyim dedim. Sonuç olarak kakaolu sütten iyi ama gerçek sıcak çikolatadan kötü birşey çıktı ortaya.


Bu kadar kaloriyi harcamak için bir yürüyüş yapmak gerekliydi...

Berlin'de yılbaşından beri soğuyan havalar ısınmak bilmedi. Tam kar-buz çözüldü derken bugün tekrar kar yağdı.
Öğleden sonra Treptower parka gittik, hava hem soğuk hem de rüzgarlı idi. Biz üşüyerek yürürken insanlar koşuya çıkmıştı.
Dila ve Sena bisiklete bindiler. Sena'yı zaman zaman ablası çekti...