28 Nisan 2009 Salı

Rostock ve Warnemünde

Bugün Berlin`e dönüyoruz ama yolu biraz uzatip Rostock`a da ugrayalim dedik. Bu sehre ikinci gelisimiz, sanirim 2003 kisinda gelmistik ilk kez. O zaman pek dolasamamis sadece söyle bir Noel Pazarina takilmistik. Arabayi parkedip Kröpeliner Caddesinde gezdik. Mimari olarak bana Amsterdam`i animsatti. Arac trafigine kapali olan bu caddede görmeye alistigimiz markalarin magazalari var.
Sanki hala eski Dogu Almanya`nin soguklugunu tasiyor Rostock. Bir de limana bakalim dedik.Große Mönchen sokagindan sahile indik.Bir iki kafe ve restorant haricinde limanda kayda deger birsey yoktu, bir de kalkan tur tekneleri. Teknelerden birinin Warnemünde`ye gittigini görünce, biz de Warnemünde`ye gidelim bari dedik. Cok yerinde bir karar vermisiz, keske hic Roctock`a ugramadan direk Warnemünde`ye gitseymisiz.
Warnemünde bizi birbirinden sirin evleriyle karsiladi, sanki mini bir sehir ya da kasaba görüntüsüyle...
Hemen denize dogru ilerledik ve "Am Strom" boyunca yürüdük, bir sürü hediyelik esya dükkani ve butikler vardi. Vitrinlerdeki giysiler Usedom`da oldugu gibi deniz temali idi. Yolun sonunda nihayet Usedom`dan beri görmek istedigim bir deniz feneri ile karsilastik.
Saat epey ilerlemisti, gezecek daha cok yer vardi belki de Warnemünde`de ama Berlin`e dönüs vaktiydi...
Tombul martilarla vedalasip Berlin`e dogru yola ciktik.

27 Nisan 2009 Pazartesi

Swinemünde ve Heringsdorf

Bugünkü hedefimiz adanin Polonya`ya ait olan kisminda bulunan Swinemünde. Adanin en kalabalik nüfuslu merkezi imis ve sinirdaki pazari pek meshur imis... Pazar tam bir felaket, bu kadar kalitesiz mal nasil bir arada olabilir? Bir sürü sahte marka giysi, parfüm, canta ve VCD,DVD... Bu nasil Avrupa diye düsündürüyor insani???

Swinemünde`de söyle bir araba ile tur atip tekrar Almanya`ya döndük. Dila ve Sena kumda oynamak istiyorlardi, simdi cocuklar icin etkinlik zamani.Deniz suyu cok soguk, Sena`nin ayaklarini sokmasi ile cigligi basmasi bir oluyor. Kumdan da pek bir huylandi. Dila cok mutlu, yolda hayalini kurdugu kumdan kalesine kavustu. Biraz da parkda oynama ve yemek faslinin ardindan Heringsdorf`a dogru yola cikiyoruz. Bebek arabasi bu sirin trene sigmadigi icin babam, ben ve Sena yürümeyi tercih ettik.


Heringsdorf iskelesi 500 küsür metre uzunlugu ile Avrupa kitasinin en uzun iskelesi imis. Iskelenin ucundaki kafede oturalim dedik ama rüzgardan durulmuyordu, biz de icerde oturduk.

Ada tam bir bisiklet cenneti, heryerde bisiklet ve yaya yolu ayrilmis durumda. Bisiklet kiralamak da mümkün.

Adaya gelmisken balik yemeden dönmek olmaz dedik ve sagduyumuza güvenerek "Pommersche Fischstube" isimli bir restorantta karar kildik. Gercektende baliklari taze ve lezzetli idi, kesinlikle tavsiye ederiz.


Restorantlarin bile erkenden kapandigi bu adada son gecemizi de biraz daha yürüyüs yaparak tamamladik...

26 Nisan 2009 Pazar

Usedom


Gezgiclerin bu seferki rotasi Baltik Denizinde bulunan ve Almanya`nin ikinci en büyük adasi olan Usedom. Adayla kara arasindaki baglanti 2 adet köprü ile saglaniyor. Adaya gecince Usedom`un merkezi karsiladi bizi. Ama bizim hedefimiz Ahlbeck. Ahlbeck, Heringsdorf ve Bansin nam-i diger "3 Kraliyet Plaji" adanin en popüler merkezleri.
Otelimizi bulup yerlestikten sonra cevremizi gezelim görelim turuna ciktik. Ahlbeck Iskelesi semtin merkezini olusturuyor, carsisida iskeleye sirtini verince hemen ileride. Bu iskele simdiye kadar gördügüm en büyük iskele, filmlerde gördügüm cinsten ve Avrupa`nin 2. en uzun iskelesi imis "Ahlbecker Brücke".
Kumsal cok güzel, incecik bir kumu var. Cocuklar kumda oynamak icin sabirsizlaniyorlar. Ama yürümeye devam. Derken ortalik birden sakinlesiyor, zaten öyle aman aman bir kalabalik yok, sezon henüz baslamamis adada. Magazalar 17 ile 18 gibi kapaniyorlar. Insanlar da birden ortaliktan kayboldu, acaba yemekten sonra cikarlar mi dedik ama ipissiz bir ada oluverdi birden.




19 Nisan 2009 Pazar

Potsdam Holländisches Viertel`da Lale Festivali

Sevdigim sehirlerden biri olan Potsdam`da bugün Lale Festivali vardi. 2 gün süren bu festivali biz son gününde ziyaret ettik. Acikcasi gördügüm en kalabalik festivaldi diyebilirim, isin ilginc yani giris de ücretli idi.

Nasil kalabalik nasil kalabalik, standlara hele de bebek arabasi ile yaklasmak nerdeyse imkansiz. Omuz omuza yürüdük insanlarla... Hollanda`ya ait olan tüm ürünlerle ilgili birer stand vardi festivalde.

Badem ezmelerinin sunumu ilgincime gitti.
Hollanda`ya özgü renk ve desendeki cesit cesit tekstil ürünleri, elbiseler 90 €, basit bez torbalar ise 7 € civarinda idiler.

Bandolari bile gelmisti.

Rengarenk laleler.Ve tabii peynirler.Dila kalabaliktan cok sikildi, cocuklar icin fazla bir etkinlik yoktu, vardiysa da biz kalabaliktan birsey göremedik. Dila da yalanci inegin memesinden meyva suyu sikma tecrübesi yasadi...