İlk kez bir yolculuğa çalışmadan çıkıyorum. Nereleri gezilmeli, nereleri görülmeli bilmiyorum. Ani ortaya çıkan bir yolculuğa hazırlıksız yakalandım.
Sabah yola çıkarak il molamızı İpsala sınırında veriyoruz. Harç puluydu, kuyruk beklemeydi derken yarım saate yakın oyalandık sınırda. Yazın gurbetçilerimizin çektiğini düşünmek bile istemiyor insan.
Yunanistan'a Meriç nehri üzerindeki köprüden geçerek giriyoruz. Bizim tarafta köprü korkulukları kırmızı beyazken, Hellas'ların (Yunanlılar kendilerine Hellas diyorlarmış) tarafında mavi beyaz oluveriyor.
Yunanistan sınır kapısında da işlemler kısa sürüyor. Sınırdan geçer geçmez otoban başlıyor. Yollar Avrupa Birliğinin yardımları ile yeni yapılmış, bunu yol üzerindeki tabelalardan anlıyoruz.
Bir sonraki molamız Kavala. Tabelaları takip ederek merkeze geliyoruz. Arabayı parkedip limana doğru yürüyoruz. Bir banka oturup önce Revna'nın karnını doyurduk. Bu Revna'mızın ilk yurtdışı gezmesi, hem de kendine ait bir pasaportu var. Pasaportlar çipli olunca her çocuğa ayrı pasaport çıkarmak gerekiyormuş.
Kavala'da bir telefon kulübesi
Dediğim gibi dersime çalışmadığım için bu kale ne zaman, kimler tarafından yapılmış bilemiyoruz.
Kısa bir moladan sonra tekrar yol. Bir ara otel rezervasyonumuzu Kavala'da mı yaptırsak diye düşünmüştük ama kısa turumuzda buranın yazlık bir mekan olduğuna kanaat getirip yerinde bir karar verdiğimizi anlıyoruz. Bu arada Kavala-Selanik arası 150 km.
Selanik'te(Thessaloniki) otelimizi kolayca bulduk, yerleşip dışarı çıktık.
Otelimiz Monastiriou caddesi üzerinde idi. Şehir merkezine doğru yürüyoruz. Bizim cadde bitince Egnatia caddesi başlıyor. Ama kendimizi bir anda Mahmutpaşa'da falan sandık.
Metro çalışmaları bulunan tarihi eserler sebebi ile durmuş gibi görünüyor
Sokaklarda kaldırım yok, arabalar sağlı sollu parketmişler, manzara oldukça tanıdık.
Egnatia caddesi üzerinde bulunan Hamza Bey Camii onarıma alınmış.
Hedefimiz Aristotelous Caddesi ve Meydanı. Yine yol üzerinde açıkta satılan gıda maddeleri ilginç. Acaba Avrupa Birliği kriterlerine uyuyorlar mı?
Selanik'te bir dikkatimizi çeken de adım başı bulunan büfeler.
Yine Avrupa Birliği sınırları içinde satılan ünlü markalara ait sahte çantalar. Ayırca yanınıza gelip burnunuza sokarak saat bile satıyorlar.
Bu pasaj da Tsimiski Caddesi üzerinde bulunuyor. Tam da Selanik te sadece bu Mahmutpaşa benzeri malların satıldığı Egnatia Caddesi mi var derken bu caddeyi bulunca içimiz açılıyor.
O caddeden de denize doğru inerek sahil yoluna Nikis Ave'ye iniyoruz. Burada bolca şık kafeler var. Bu yolu devam edince şehrin simgelerinden olan Beyaz Kule'yi bulduk.
Şimdi yemek zamanı. Birkaç büfeciye sorarak deniz ürünleri yiyebileceğimiz bir yer buluyoruz. Aristotelous Caddesinin solunda kalan bir pasajda (Agora Modiano) birçok alternatif mevcut. B
Güzel bir yemeğin ardından tekrar kordon boyuna inip bir kafede kahvemizi içiyoruz. Revna hanım arabasında mışıl mışıl uyuyor.