Bratislava

Almanya'dan Türkiye'ye dönüş yolunda bu sefer farklı bir rota izledik. Slovakya'nın Bratislava şehri ilk durağımız. Booking.com dan rezervasyonu yaptırırken bu tekne otel dikkatimi çekti ve hemen karar verdik. Çocuklar için hoş bir süpriz olacaktı Tuna Nehri üzerinde demir almış bir teknede konaklamak. Oda pardon kamaramız oldukça ferahtı, balkonumuz bile vardı. Ama Tuna Nehrinin akış hızı inanılmazdı.

Kamaramızdan bu modern köprü görünüyordu.

Otele yerleşip şehri keşfe çıktık. Kıyıda bir sürü Tuna Nehri turu tekneleri vardı.

Küçük bir şehir olduğundan fazla çalışmadım bu sefer, doğaçlama gezelim dedik.

Şehirde birçok ilginç heykel görmek mümkün. Sanırım en meşhuru da bu kanalizasyon işçisi heykeli.

Şehir meydanı trafiğe kapalı bir alandan oluşuyor. Schoko Cafe isimli kafe hoşumuza gitti ve bir mola verdik.

İçerisinin dekorasyonu oldukça hoştu ve epey kalabalıktı.

Meydandan manzaralar...

Bu kırmızı minik otobüslerle şehir turu atmak mümkün.

Meydanda geleneksel el ürünlerinin sergilendiği bir pazar kurulmuştu.

Akşam yemeğinde bloglardan okuduğum Slovak Pub da karar kıldık. Buranın spesiyallerinden ekmek içindeki sarımsak çorbasını denemek ilginçti.

Tekne otelimizden manzara...

Çocuklarla Berlin

Bu post bu ay Berlin'de çocuklarla ne yaptığımızı içeren bir post olacak.

 Amcamızı evinde ziyaret edip güzel havanın tadını çıkardık, kuzenlerimizle bol bol oynadık.

 Tempelhof Havalimanı Berlin'e uzun zaman hizmet vermiş ama şimdi şehrin içinde kaldığı için kapatılmış bir havalimanı. Bu koskocaman araziye Almanlar nedense AVM yapmayıp!! bir park haline getirmişler. Giriş ücretsiz. İster bir zamanlar uçakların indiği pistte paten kayın, ister uzaktan kumandalı arabanız ile oynayın...

 İster birbirinden farklı bu bisikletlerden kiralayıp gezin.

Berlin de yaşayan bir arkadaşımız Berlin'in basketbol klüplerinden Alba Berlin'in minik bayanlarını çalıştırıyor. Dila'ya değişik bir deneyim olması açısından o da bir gün bu antrenmanlara katıldı.

 Bir günde Kindermuseum MACHmit i gezdik. Adı üzerinde bir çocuk müzesi, içindeki sergiler sürekli değişiyor. Bir zamanlar kilise olan bu bina şimdi çocuk müzesi ve içinde güzel bir oyun alanı da var.

 Ziyaretimiz sırasında çocuk hakları sergisi vardı.

 Ayrıca eski mağazaları canlandırmışlardı.

 Kapalı oyun alanı öyle bizdeki bebek işi oyun alanlarından değil. Oldukça ferah ve zorlayıcı cinsten. Bu alana patik ya da kaydırmaz çoraplarla girebiliyorsunuz.

Müzenin şirin mi şirin bir de kafesi var.

Kafenin sandalyeleri ise birbirinden ilginç.

 Ayrı bir etkinlik alanı ve mini bir kütüphane de mevcut.

 Müzenin önündeki ayıcık Berlin'in simgelerinden.

Havanın güzeş olduğu bir günde bizimkilerin bayıldığı Planchenbeck ziyaretinde bulunduk. O ne derseniz belli aralıklarla suların fışkırdığı bir sulama alanı diyebilirim. Çocuklar aniden durup aniden çalışan bu fıskiyeli alanda inanılmaz eğleniyorlar.

 Berlin sokaklarındaki alışılmış manzaralar. Çocuklar rahat bir şekilde kaldırımda bisiklete binebiliyorlar...

 Parklar ve özellikle kumlar bizim ufaklığın ilgi alanı.

 Dila'nın yeni yaşını kutlamak doğduğu şehirde kısmet oldu.

 Ve onu doğduğu daha doğrusu doğduktan 1,5 yaşına kadar yaşadığımız eve götürdük.

Berlin duvarı kuşkusuz biz döneme tanıklık etmiş önemli simgelerden biri. Şimdi Mauer Park yani Duvar Park adıyla anılan bir yerde duvarın bir kısmını görmek mümkün. Duvarlar dünyadan farklı sanatçılar tarafından boyanmış, çok güzel de olmuş.

 Mauer Park ın tam karşısındaki bu şirin ayı Japonlar tarafından Berlin'e hediye edilmiş.

Berlin'de kendi meyve-sebzenizi toplayabşleceğiniz birçok çiftlik mevcut. Ailecek en sevdiğimiz Buchmann-Winkellmann çiftliği. Temmuz-Ağustos aylarında yaban mersini toplamak mümkün.

Bu kaplardan alıyorsunuz ve istediğiniz kadar yiyor istediğiniz kadar topluyorsunuz ve kabınızı tarttırıp parayı ödüyorsunuz. Yediğiniz bedava oluyor...