Berlin ve çevresinde birçok çilek çiftliği vardır bunlardan çoğu kış aylarında kapalı olur ama bazıları sadece çiftlik olmadığından kışın da açıktır. İşte Karls Çiftliği'de bunlardan biri.
Çiftliğe girişte böyle kocaman bir taş bina karşılıyor sizi. İçeri girer girmez de mis gibi çilek kokusu. Şaşırmayın, bu koku pişen çilek reçelinin kokusu. Günün belli saatlerinde canlı olarak çilek reçelini nasıl pişirdiklerini görebilirsiniz. Yazın çiftlikten topladıkları harika çilekleri derin dondurucuya koyuyorlar ve kışın bunları çıkarıp reçel yapıyorlar.
Bu koca binanın içinde restorant, kafe, çocuk oyun alanı, şeker atölyesi, reçel yapım alanı ve orada üretilen birçok ürünün satış standları da bulunuyor.
İçerde ana temanın çilek olmasına bizimkiler epey şaşırdılar. Bu oyun otomatlarındaki oyuncaklar bile çilekti.
Kapalı alandan çıkınca büyük bir bahçe karşılıyor sizi. Kuşkusuz buraların keyfine yazın doyum olmaz. Bizimkiler buz pateni pistini görünce kaymak istediler. 2 Euro karşılığında kiraladığınız patenlerle tüm gün kayabiliyorsunuz.
Midilliye binmek Revna'nın uzunca bir süredir hayalini kurduğu birşeydi ve muradına erdi. Yanılmıyorsam 3 tur biniş 2 Euro idi. Yazın açık olan dev şişme zıplama yastıkları ve oyun parkları(ki çoğunda sulu oyunlar var) tabii ki ücretsiz.
Bahçedeki kulubeciklerin birisi Arı Müzesi idi, burayı da ziyaret ettik. Arılar ve arıcılık üzerine çocukların anlayacağı dilde bir sürü bilgi vardı. Müzenin çıkışına da bir labirent kurmuşlardı. Labirentin içinde yolumuzu bulmaya çalışmak çok eğlenceli idi.
Meğer bu çiftlik, 2012 yılında kahve-çay demliği dalında dünya rekoru sahibi imiş. O büyük taş binanın iç duvarlarının bu demliklerle kaplı olduğunun farkına çıkarken vardım.
Harika çileklerini taze taze tüketemesek de dondurma formunda yedik... Buraya mutlaka yazın da gelmeliyiz diyerek ayrıldık.
Evet, eğer yolunuz buraya düşerse hemen az ilerideki Outlete de uğrayın derim. Berlin'deki bu outlet benim bildiğim tek outlet ve birçok dünya markasına ev sahipliği yapıyor.