Dresden, tipki Hamburg gibi Elbe nehrinin gectigi bir sehir. Dünya kültür mirasi olarak kabul edilen bu sehir icin Almanya´nin Floransa´si benzetmeleri de yapiliyor. Bu kadar cok özellige sahip olunca Berlin´e 190 km uzaklikta bulunan bu sehri dogumgünümde bir görelim dedik.
Dresden`e 12´ye dogru vardik, hava yagisli ve 12 derece idi. Önce kapali yerleri gezelim bari dedik ve Volkswagen´in fabrikasina gittik ama maalesef randevusuz gezemiyormusuz. Biz de saat 16:00 icin randevu aldik.
Gemäldegalerie Alte Meister bir resim müzesi, icinde 15 ve 18. yüzyildan eserleri barindiriyor. Dünyaca ünlü bir eser olan Raffael`in "Sixtinische Madonna" da bu müzede bulunuyor. Tabloda bulunan melekler Dresden`in simgelerinden biri olmus.
Sena ile bu müzeyi gezmek epey bir zor oldu, maalesef tüm eserleri inceleyemeden cikmak zorunda kaldik.
Saray bahcesinden cikinca Augustuss Sokagina dogru yürüdük, sokagin bir duvarinda 102 metre uzunlugunda Fürstenzug olarak anilan bir duvar resmi mevcut.
Dresden`in porseleni de meshurmus, minyatür olanlarina bayildim.
Bir sonraki hedefimiz Frauenkirche. Biz kiliseye girdigimizde az sonra bir tören basliyacakti, bu yüzden fotograf cekmek yasakti ama dayanamadim cektim.
Kilisenin disardan görüntüsü ve bulundugu meydan.
Yine porselenler...
Karnimiz acikti, kilisenin yakinindaki bu sirin sokakcikta(Münzgasse) bir sürü restorant var, biz tercihimizi Ayers Rock isimli bir Avustralya restorantindan yana yapiyoruz.
Sanser kanguru eti denemeye karar verdi, ben de balik yedim. Kanguru eti oldukca lezzetli bir etmis, yumusakda.
Yemegin üstüne bir de espressomuzu icip enerjimizi depoladik yeni parkur icin.
Kreuzkirche`nin arkasindan gecip belediye binasina gittik, bina pek güzel degildi bence. Ordan yine yürüyerek Altmarkt denilen meydana geldik, burada bir alisveris merkezi de mevcut.
Saat 16`ya geldi bile, hemen Volkswagen´in Gläserne Manufaktur olarak anilan camdan fabrikasina gittik. Fabrikayi tek basiniza gezemiyorsunuz, bir görevli gruplar halinde gezdiriyor. Ve fotograf cekmek kesinlikle yasak, nasil icim gitti ama cekemedim maalesef. Bu camdan fabrikada sadece Phaeton isimli model üretiliyor. Bir kere disardan görünümü adeta bir araba galerisi seklinde. Yani adeta saka gibi insanin inanasi gelmiyor, bu kadar hos, bu kadar ferah, bu kadar huzurlu bir ortamda araba üretildigine.
Ay! burda da fotograf cekmek yasak, ne yasakli bir sehir demeden edemiyorum. 1892`de acilan bu magazanin süslemeleri gercekten cok hos. Tabii bu kadar cok ilgi olunca epey turistik bir mekan olmus. Bir sürü hediyelik ürünlerini de cikartmislar, kartpostallarina varincaya kadar satiyorlar. Biz de birer bardak süt icip, peynir aliyoruz. Evde zorla süt icirdigim Dila burada sütü büyük bir zevkle iciyor, tabii Sena da "Ben de ben de" diye atiliyor. Ayrica bir restorant ve kafeleri de mevcutmus.
Son hedefimiz dag treni. Ne de olsa bir de dönüs yolumuz var, saat 19 oldu bile. Bu dag treni de dünyanin ilk dag treni olma özelligine sahipmis. Güzel manzara esliginde, Elbe Nehrine karsi birkac dakikalik bir yolculuktan sonra indik, dönüs icin diger trenin kalkmasini bekledik. Acikcasi tepede söyle bir manzara izleyebilecegimzi bir teras falan vardir diye ummustuk ama sadece evler vardi.
Bu sehri de maalesef günesli hali ile göremedik, tipki Hamburg gibi. Üstüne üstlük daha sonra alirim zihniyeti ile ne magneto aldim ne de cok hosuma giden minyatür porselenlerden. Kimbilir belki bir kez daha gitmek kismet olur Dresden`e...
Saray bahcesinden cikinca Augustuss Sokagina dogru yürüdük, sokagin bir duvarinda 102 metre uzunlugunda Fürstenzug olarak anilan bir duvar resmi mevcut.
Bir sonraki hedefimiz Frauenkirche. Biz kiliseye girdigimizde az sonra bir tören basliyacakti, bu yüzden fotograf cekmek yasakti ama dayanamadim cektim.
Kilisenin disardan görüntüsü ve bulundugu meydan.
Yine porselenler...
Karnimiz acikti, kilisenin yakinindaki bu sirin sokakcikta(Münzgasse) bir sürü restorant var, biz tercihimizi Ayers Rock isimli bir Avustralya restorantindan yana yapiyoruz.
Sanser kanguru eti denemeye karar verdi, ben de balik yedim. Kanguru eti oldukca lezzetli bir etmis, yumusakda.
Yemegin üstüne bir de espressomuzu icip enerjimizi depoladik yeni parkur icin.
Kreuzkirche`nin arkasindan gecip belediye binasina gittik, bina pek güzel degildi bence. Ordan yine yürüyerek Altmarkt denilen meydana geldik, burada bir alisveris merkezi de mevcut.
Saat 16`ya geldi bile, hemen Volkswagen´in Gläserne Manufaktur olarak anilan camdan fabrikasina gittik. Fabrikayi tek basiniza gezemiyorsunuz, bir görevli gruplar halinde gezdiriyor. Ve fotograf cekmek kesinlikle yasak, nasil icim gitti ama cekemedim maalesef. Bu camdan fabrikada sadece Phaeton isimli model üretiliyor. Bir kere disardan görünümü adeta bir araba galerisi seklinde. Yani adeta saka gibi insanin inanasi gelmiyor, bu kadar hos, bu kadar ferah, bu kadar huzurlu bir ortamda araba üretildigine.
Buradaki 1 saatlik turdan sonra dünyanin en güzel süt ve süt ürünleri magazasi oldugu iddia edilen Pfunds Molkerei`a gidiyoruz.
Ay! burda da fotograf cekmek yasak, ne yasakli bir sehir demeden edemiyorum. 1892`de acilan bu magazanin süslemeleri gercekten cok hos. Tabii bu kadar cok ilgi olunca epey turistik bir mekan olmus. Bir sürü hediyelik ürünlerini de cikartmislar, kartpostallarina varincaya kadar satiyorlar. Biz de birer bardak süt icip, peynir aliyoruz. Evde zorla süt icirdigim Dila burada sütü büyük bir zevkle iciyor, tabii Sena da "Ben de ben de" diye atiliyor. Ayrica bir restorant ve kafeleri de mevcutmus.
Son hedefimiz dag treni. Ne de olsa bir de dönüs yolumuz var, saat 19 oldu bile. Bu dag treni de dünyanin ilk dag treni olma özelligine sahipmis. Güzel manzara esliginde, Elbe Nehrine karsi birkac dakikalik bir yolculuktan sonra indik, dönüs icin diger trenin kalkmasini bekledik. Acikcasi tepede söyle bir manzara izleyebilecegimzi bir teras falan vardir diye ummustuk ama sadece evler vardi.
Bu sehri de maalesef günesli hali ile göremedik, tipki Hamburg gibi. Üstüne üstlük daha sonra alirim zihniyeti ile ne magneto aldim ne de cok hosuma giden minyatür porselenlerden. Kimbilir belki bir kez daha gitmek kismet olur Dresden`e...
10 yorum:
Siz hic yerinizde durmaz misiniz ya??
Dresden hakikaten görülesi bir yer. Gecen yilbasini gecirmistik orada.
Mutlu yillar diliyorum ayrica..
Çok güzel fotoğraflar. Porselenlere bittim. İnşallah birgün beraber gideriz. Süt mağazası da çok şık görünüyor. Adamlar heryeri müze ve turistik hale getiriyorlar ya helal olsun.
Benim de porselenlerden çok müzedeki tablolar ilgimi çekti. Çok görmek isterdim. Ayrıca sarayın bahçesine de BAYILDIM! O bahçede gezip gezip, o zamanları hayal etmek isterdim.
Kanguru etini de Asil tatmak isterdi eminim. Beyler bu konuda bizden daha hevesli :)
Blogumuzun adi üzerinde gezgicler iste, gezmeden duramiyoruz:-)
Evet, Yesim bekleriz gelin, gidelim, bak ben de alamadim o porselenlerden bir kez daha gitmeliyim:-)
Ah Reyhan ah, resimler süperdi, söyle inceleye inceleye gezmek isterdim dogrusu ama cocuklarla mümkün olmadi. Gelin de karsimiza Sudan mi ne mutfagi acildi, timsah etini birlikte deneyelim...frine
Gezi notlarınız için teşekkür ediyorum selamlar Atilla Tur 14 Mayıs 2013
bende eşimle birlikte ekim/2012 de dresdene gittim. gerçekten prag gibi bir kültür şehri. merkez tren istasyonu yakınlarında ki ibis dresden bastei otelde kaldık. bu oteli gideceklere tavsiye ederim. şehri gezerken hayranlıkla bol bol fotoğraf çekeceğinizi garanti ediyorum.. o yüzden yedek bataryayı ihmal etmeyin :) bol bol fotoğraf çekmiştim, isteyen olursa gönderebilirim... hiç vasıtaya binmeden yürüyerek her yeri dolaşabilirsiniz.. elbe nehri kıyısından, vw camdan fabrikasına, altstadt ve karlstadt dan, grober garten parkı ve sarayına kadar her yere yürüyerek ulaşmak mümkün.. Turkiche Kammer e de mutlaka uğrayın derim.. Osmanlının son 500 yy na şahit olacaksınız!! Dresden'e gitmelisiniz.. çok farklı ve güzel bir yer... Erman
merhaba, volswagen in fabrikasına nasıl randevu alabilirim. biz eşimle pragdan günübirlik dresden e geçmeyi düşünüyoruz.
paylaşımınız çok güzel.
Tebrikler
Merhaba ;
Dresden için 6 saatlik bir vaktim olacak yeterli midir acaba?
Merhabalar Pinar Hanim,
Bence 6 saat geyet guzel bir vakit, bizim gezdigimiz yerler de hemen hemen o kadar tutmustu.
Yorum Gönder