31 Temmuz 2009 Cuma

Strandgut Berlin ve Berliner Mauer(Berlin Duvari)

Bu yil Berlin Duvarinin yikilisinin 20. yili. Duvarin 1,3 km`lik kismi(Ostbahnhof yakininda)  yikilmadan duruyor ve 1990 yilinda yaklasik 100 tane sanatci duvara cesitli resim calismalari yapmis ve 1991 yilindada korumaya alinmis. Buraya simdilerde "East Side Gallery" deniliyor. 20. yil etkinlikleri kapsaminda duvar restore edildi ve resimler yenilendi. Bazilari aynen korundu bazilari ise degisti. Bizde 2000 yilinda Berlin`e geldigimizde önünde fotograf cektirdigimiz bu resimin tekrar fotografini cektik.

East Side Gallery`de bir de iskele mevcut, cesitli tekne turlarina buradan katilmak mümkün. Hemen yani basindada güzel bir kafe acilmis. 


Bugün hava günesli isi, Spree Nehri üzerinde gezintiye cikanlar boldu...

Berlin´in en sevdigim köprüsü Oberbaum Brücke`ye uzaktan bir bakis...

Duvarin nehire bakan kismi da grafitticiler tarafindan boyanmis.
Biz bugün ilk kez Strandgut Berlin isimli bir plaj kafesine gittik. Spree Nehri kiyisina acilan bu isletmede mayolari ile güneslenenler de vardi. Insan kendini gercektende plajda hissediyor. Hos bir ortam, fonda hafif bir müzik caliyor.
Plaj kafede sicak ve soguk iceceklerin yaninda yemek yemek de mümkün. Ama maalesef bu sicak havada buzlu bir kahveleri bile yoktu....

26 Temmuz 2009 Pazar

Ahududu ve Yaban Mersini

Hava sabahtan parcali bulutlu, yagmur yagar mi yagmaz mi bilemiyor insan. Kac gündür yer yer yagisli bir hava var. Bu pazar gününü dogal bir aktivite ile gecirelim dedik belirsiz havaya ragmen. Söyle "kendin topla kendin ye" tarzi bir ciftlige gitmeye karar verdik, buralarda "selbstpflücken" tarzi yani meyveleri kendinizin toplayabilecegi tarzda ciftlikler bol. Cilek mevsimi bitmis, simdi ahududu, elma, yaban mersini toplama sezonu imis. 

Internetten Potsdam`da "Neumann`s Erntegarten" isimli bir ciftlik bulmustum, denemekte fayda var.  Berlin`den 45 km uzaklikta imis.
Ciftlige varinca önce normal satis yaptiklari yeri geziyoruz. Ahududu(Himbeeren) ve Frenk üzümü(Johannisbeeren) tezgahta yerini almis. Ben hep frambuaz ile ahududunun ayni meyvalar oldugunu sanirdim ama frambuaz(Brombeeren) daha koyu renkli olani imis. Almancada hepsi "Beeren" ile bitiyor, o kadar cok beeren var ki; Erdbeeren, Stachelbeeren, Brombeeren, Himbeeren, Heidelbeeren, Johannisbeeren...


Iceride de yine kendi ürünlerinin satisini yapiyorlar. 
Mangalda sosis olayi

Ortaligi söyle bir teftis ettikten sonra 50 cente aldigimiz sepetimizi kolumuza takip ahududularin arasina daliyoruz. Bu is Dila`nin cok hosuna gitti, sepeti elinden birakmiyor. Hele Sena buldugunu mideye indiriyor. Toplarken yemek serbest, ye yiyebildigin kadar. Toplama islemi bitince cikista bulunan görevlilere gidiyorsunuz, tartim isleminden sonra kilo basina 5 Euro ödüyorsunuz. 


Böylece pek tanimadigimiz bu meyveyi ilk kez kendi ellerimizle toplamis oluyoruz, epey zahmetli bir ismis. Simdi marketlerde 125 graminin neden 2 Euro`ya satildigini anliyorum. 


Sirada yaban mersini parkuru var, insanlar ellerinde kovalarla gidiyorlar...

Bu da yaban mersini, Türkiye`de Karadeniz`de yetisiyormus. Giresun`da "Cali Cicegi" olarak adlandiriliyormus. Icerdigi yüksek antioksidan maddeleri ile cok sifali bir yemis imis... Dogrusu ilk kez Almanya`da tattim bu meyveyi de.
Basladik toplamaya...
Ve topladiklarimiz
Ciftlikte sosis disinda yiyecek birsey yoktu, gelmisken Potsdam`a da gidelim, yemegimizi orada yiyelim dedik. Potsdam meydaninda  bir cocuk kanalinin etkinligi vardi, bizimkiler görürde ugramadan gecilir mi?

Dila da birkac aktiviteye katildi. Karnimiz acikmisti gözümüze güzel görünen bir vietnam restorantina oturduk, kizarmis ördek yedik. Sanser Japon birasi icerek bir ilke imza atti. Sisenin arkasindaki hamileler icemez isareti ilgimi cekti, bu tür bir isareti daha önce hicbir alkollü icecekte görmemistik.
Veee evimize geldik, cocuklari uyutup hemen mutfaga girdim ve taze taze mahsüllerimizden ahududu, yaban mersini karisimi recel yapmaya koyuldum. Bakalim tadi nasil olacak?

24 Temmuz 2009 Cuma

Cocuklarla...

Sena`ya dogumgününde aldigimiz su kanallarindan olusan oyuncagin sadece 3/2sini kurabildik minicik balkonumuza. Balkon minicik de olsa Dila ve Sena`nin suyla oynamalari icin ise yaradi sonucta. Aslinda güzel bir oyuncak ama Sena daha cok ayaklarini kanallara sokmak ve saclarini islatmak icin kullaniyor. 
Dila bu aralar Sena ile ayni giyinmek istiyor nedense. Biz de aldigimiz giysinin ikisine de uyan bedenleri varsa aliyoruz.  
Havalar Berlin`de bir öyle bir böyle. Ne tam olarak yazlik giyebiliyoruz ne de mevsimlik. Birden hava kapiyip sakir sakir yagmur yagabiliyor, ardindan günes acabiliyor. Bugün de böyle bir gündü, öglen yagmur yagdi, aksamüstüne dogru hava acti. Biz de kumlu parkimiza gittik, kumlar islak oldugu icin kumla oynamak zevkli idi.
Sena büyüklerin oynadigi park oyuncaklarina merak saldi bu aralar. 
Tek basina özgürce parkda gezinmek istiyor. Ama iki cocugu da kontrol altinda tutmak zor oluyor benim icin. Bugün park epey kalabalikti, söyle bir insanlari inceledim. Biz de bu kadar cok baba cocugunu parka götürüyor muydu? Isten yeni eve gelip cocugunu parka getirdigini düsündügüm bu anne gibi is elbisesi ile kumlara uturup uzun uzadiya cocuguyla oynuyor muydu? Yok bunlar sikilmadan usanmadan dünyanin en zevkli isi seklinde cocuklari ile oynuyorlar. 
Adamlar rahat adamlar genis mi demeli bilmiyorum ama cocuklarla parkta oynamalarini görünce insan ister istemez Türkiye`deki parklarla ve bizim anne babalarimizin cocuklarla oynama(ma)siyla karsilastirmadan edemiyor. Kumlarda emekleyen bebekler, karni üzerinde nemli kumlarda yatan cocuklar, yalinayak gezen anneler ve cocuklar, düse kalka yeni yürümeye baslayan kücük cocuklar... Agizlari burunlari kum, parkta olusan yagmur suyu birikintisinde üstlerini baslarini islatarak oynayan cocuklar. Acaba biz mi cocuklarimiza fazla yapma, etme, pis, elleme, kirlenirsin seklinde büyütüyoruz diye düsünüyorum onlarin bu hallerini görünce.
Ayrica cogu zaman sanki parkta sadece benim sesim cikiyormus gibime geliyor, "Dila dikkat et, oradan düsebilirsin.", " Sena o oyun gurubu sana göre degil, sen bu tarafa gel." gibi... Yok galiba bu Almanca otoriter bir dil cocuklar üzerinde, bir kelimeleri ile cocuklar denileni yapiyorlar. 




12 Temmuz 2009 Pazar

Sena`nın 2. Doğumgünü

Pazar günleri Berlin`de tüm magaza ve marketler kapalidir. Bizim eve yakin olan Ostbahnhof tren istasyonundaki marketler ise 22:00`ye kadar acik pazarlari. Malum dün yoldan geldik evde hicbirsey yok bir dogumgünü kutlamasi icin. Sabah erkenden kalkip, cocuklar uyurken, Selma abla ile Ostbahnhof`daki markete gittik, ben alisveris listesini dün yolda iken hazirlamistim. Bu yüzden isimiz kisa sürüyor. Eve gelince güzel bir kahvaltinin ardindan ise basliyoruz.
Önce pasta olayi. Melisa da süslemelerinde bana yardim ediyor. 
Bu arada Sena kalkti bile, balonlarin arasindaki hediye paketini acmaya giristi. Balonlari dün gece Dila yardimla sisirdi kardesi icin, o da organizasyonda yer almak istiyor. Kendi dogumgününde de aynisindan istedigini belirtiyor bir yandan da...
Sevki Abiler de saat 15 gibi gelecekler. Fazla cesit yapmadik, patatesli pogaca, kisir ve pasta, bir de limonata..
Almanlarin adetine uyduk, biz de gelen hediyeleri ceyiz dizer gibi büfenin üstüne dizdik. 
Kuzenler de tam vaktinde geldiler. Hemen onlarin da hediyeleri acildi.

Ardindanda pasta fasli
Nice mutlu senelere SENAMIZ...

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Münih`ten Berlin`e Dönüs

Dün yollarda epey bir yorulmusuz, kalkmamiz 9`u buldu. Toplanma fasli falan derken otelden ayrilmamiz da 11`e dogru oldu. Önümüzde 590 km`lik bir yol var ama Italya yollari gibi bol virajli ve tünelli degil, dümdüz yollar. Bu yüzden daha kisa sürer diye düsünüyoruz. Berlin`e vardigimizda Sanser toplamda yaklasik 3300 km araba kullanmis olacak. 
Kahvaltimizi sehir merkezinde yapalim dedik, amanin bir kalabalik bir kalabalik ortalik. 
Megerse  Christopher Street Day varmis Münih`de.
Biz kahvalti edecek bir yer ararken saat 12 oluyor ve kafeler artik kahvalti vermiyor. Biz de ögle yemegi yiyelim bari diyoruz. 

Aslinda Münih`in sehir merkezinde biraz gezmek istiyoruz ama meydan kutlama sebebiyle dolu. 
 
Bizde biraz carsisinda daha dogrusu pazar yerinde geziniyoruz. Galiba aklimiz yolda o yüzden gezdigimizden de birsey anlamiyoruz ve saat 14:30 gibi Berlin`e dogru yola cikiyoruz...

10 Temmuz 2009 Cuma

Pisa, Viareggio ve Münih

Sabah 9`da yola ciktik, bir saat gittik gitmedik trafik tikandi. Bizde kendimizi ara yollara vurduk, manzara cok güzeldi...

12 gibi Pisa`ya vardik. 
1173 yilinda insaatina baslanan ve alüvyonlu temeli sebebiyle 3. katindan itibaren egilen Pisa Kulesi bizim de fotograf calismalarimiza fon olusturdu. 
Buraya kadar gelmisken kuleye destek olmamak olmazdi...
2000 yilinda tamamlanan saglamlastirma calismalari sayesinde kulenin egilmesi engellenmis.

Meydanda bulunan Duomo ve vaftizhane de ziyaretcilerini agirliyor. Kuleye 30 kisilik gruplar halinde cikiliyormus ve ücreti 15 Euro.
Vaftizhane

Meydandan cikinca biraz yürüdük sokak aralarinda. Buradan ayrilmadan tekrar bir deniz yapalim denildi, bu sefer Meltem ve Melisa da denize girmek istedi, tabii Dila da. Viareggio denilen bir bölgeye gittik, arabayi parkedip yürümeye basladik. 
Biz denize yakiniz saniyorduk ama megerse epey yürümek gerekiyormus, bölge dogal alan imis.
Ve nihayet deniz kenarina vardik, cocuklarla birlikte zorlu bir parkur oldu. Bir saat kadar sahilde takilip 16 gibi Münih`e dogru yola ciktik. Uzun bir yol bizi bekliyordu, yolda Barberino Designer Outlet´i görünce biraz rotamizdan saptik. 1 saat kadarda orada oyalandik, hizlandirilmis bir tur attik, indirim de baslamisti ama maalesef yolumuz uzun oldugundan söyle bir doya doya gezemedik. Bu outlet Berlin yakinindaki B5 Designer Outlet ile ayni kurulusa ait.
Gece 12`de Münih`deki otelimize vardik, hepimiz oldukca yorulmustuk. Cocuklar gözlerini acmadan otelde uyumaya devam ettiler...