29 Temmuz 2014 Salı

Londra Gezisi - 1.Gün

Haziran ayında gitmeyi planladığımız Londra'ya Temmuz'un son günlerinde kavuştuk. Siz siz olun vize işini önceden halledin, sonra planlarınız değişmesin.
THY'nin sabah uçağıyla Londra'ya İstanbul'dan uçuyoruz. Yolculuk güzel geçiyor, uçakta doldurmamız için bir form veriyorlar. Formda kaç gün kalacağınız, nerede kalacağınız gibi sorular var. Pasaport kontrolde bu formu yetkililere veriyorsunuz. Diğer Avrupa ülkelerinde(özellikle Almanya) yaşadığımız sorgu! kısmını yaşamıyoruz. Havaalanı polisi gayet güleryüzlü bir şekilde hoşgeldiniz diyerek selamlıyor bizi. 
Evet, ne zamandır hayalini kurduğum Londra'dayım. Herşey gözüme çok güzel geliyor.
Havaalanındaki TFL(İstanbul'daki İETT gibi düşünülebilir) ofisinden yüklemeli kartlarımızı alıyoruz. Otelimiz çoğu yere yakın, bol yürürüz toplu taşıma pek kullanmayız diyerek bu tarz kartı alıyoruz. Ama en büyük hatayı yapıyoruz. Ne kadar az da kullansak toplu taşımayı yinede haftalık kart tutarından fazla harcadık. O yüzden Londra'ya gideceklere yüklemeli kart almamalarını tavsiye ederim. Turist olarak çokca yürüyüp yorulacağınızdan istediğiniz gibi metroya, otobüse biner inersiniz...


Heathrow havaalanından şehrin içine gelmenin en ekonomik yolu metro. Otelimize bu şekilde geliyoruz. Otelimiz Euston Square metro istasyonunun dibinde, ana cadde üzerinde. Odamız çok güzel ama pencereyi açınca nasıl trafik gürültüsü. Gece nasıl olsa araçlar azalır rahat uyuruz diyoruz ama Londra'nın 24 saat canlı bir şehir olduğunu ve trafiğin aynı yoğunlukta devam ettiğini öğreniyoruz. İkinci gün arkaya bakan ve maalesef Londra tipi, minik bir odaya geçiyoruz.

İlk gün otelden yürüyerek Camden Town denilen bölgeye yürüyerek gittik. Hava çok sıcak, insanlar güneşli Londra'nın tadını çıkarıyorlar.





 Camden High Street üzerinden yürüyünce bu bölgeye varılıyor. Açıkçası pek ilgimizi çekmedi, bizim Mahmutpaşa gibi bir yer. Her türlü ürünün çakması mevcut. Adidas ve Ray-Ban bolca göreceğiniz markalar arasında. Bu arada bir blogda en ucuz magnet ve hediyeliğin burada satıldığını okumuştum ama doğru değilmiş kesinlikle. Şehrin merkezinden uzaklaşınca hediyelik eşyaların fiyatı ucuzluyor. Mesela beğendiğim 12 Poundluk bir çantayı sonra merkezin dışında 9 Pounda, 2-1,5 pounluk magnetleri de 0,59 Pounda gördüm. Ama maalesef çoktan almıştım...



Bu çarşıda Camden Lock diye küçük üstü kapalı bir çarşı. Daha çok el emeği ürünler satılıyordu. Benzerlerini Berlin'de bolcana gördüğümüzden olsa gerek ilgimizi çekmedi...

2 yorum:

Mutlu Eller dedi ki...

İlk kez İngiltere polisi hakkında olumlu bir şey duydum. Genelde elindeki forma ve vizeye rağmen rahat bırakmaz ve soru sorarlar diye biliyorum. Yıllar önce aktarma yaptığımda da sinir etmişlerdi beni.
Almanya polisiyle bir kez soru cevap kısmına girdim, o da bizim durumun karışıklığından kaynaklanıyordu.

Gezgiçler dedi ki...

Ne yalan soyliyeyim ben de okudugum yorumlardan sonra biraz gerilmistim ama cok iyiydiler...