29 Mayıs 2008 Perşembe

Artık Dila'nın Küpeleri Var

Dila birkaç gündür 'Anne, ben de küpe takmak istiyorum. Bir tane Mikili, bir tane kaplumbalı, bir tane de kuşlu küpem olsun' şeklinde talepde bulunuyordu. Ben de önce gelip geçici bir heves diye düşündüm, bir ara gider kulaklarını deldiririz dedim. Ama bizimki niyetinde ciddiymiş meğerse, biz de bugün anaokulundan sonra gidelim bir kuyumcuya dedik. Maaile düştük yollara. Dila 6 hafta kulağında kalacak olan küpelerini seçti(minik bir yıldız, ortasında taşı var). Bir abla önce alkol sürdü, küpe takılacak yeri kalemle işaretledi. Dila babasının kucağında iki abla birer tarafında, ellerinde tabanca şeklinde bir alet ve beklenen an. Aynı anda iki kulağına küpeyi taktılar, bizimki ilk şok anının ardından bastı çığlığı. Dila'nın ağlamasını duyan Sena'da başladı ağlamaya. Derken mağazada bir tantana koptu. Ablalar bizimkine şeker verdilerde bizimki biraz sakinleşti.
Aslında iki kulağını da aynı anda delmeleri çok iyi oldu, çünkü bir arkadaşımın kızının kulaklarını teker teker delmişlerde, ilkinin ardından ikinci kulağı delmeleri epey zor olmuş.
Dila halinden pek memnun, 'Anne, bak küpemi elliyorum. İlk başta acıdı ama artık acımıyor.' diyor.
Bize de mikili, kaplumbalı ve kuşlu küpe bulmak düşüyor.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

70'lerin Modası

Sena'nın üzerindeki bu elbise bana 1. doğumgünümde Şenay Teyze tarafından hediye edilmiş. Sevgili Şenay Teyzem bu elbiseyi kendi elleri ile dikmiş. Benim bebekliğimden kalan tek giysim. Annem de sağolsun saklamış bu şirin elbiseyi, demek ki 1975 yılında ben giymişim. Dolayısıyla elbise 33 yaşında, Dila 2005 yılında giydi bir kez, fotoğrafını çekmek için giydirmiştim.
Sena'ya da bugün giydirdim. Aslında benim de bu elbise ile çekilmiş bir resmim var ama İstanbul'da olduğundan buraya koyamıyorum.

Sena annesinin 33 yıllık elbisesi ile poz verdi ama elbisenin eşarbı, kafasına birşey takmayı sevmeyen kızımı, pek rahatsız etti.

Dila'da annesinin elbisesini yaklaşık 7 aylıkken giymiş ve bu pozu vermişti.

Bende kızlarımın beğendiğim giysilerini şimdiden saklıyorum, belki günün birinde onlar da çocuklarına giydirirler diye.

En üzüldüğüm şey bizimkilerin bebek arabamı başkasına vermiş olmaları. Berlin'de o eski model bebek arabalarından kullanan o kadar çok var ki, doğrusu bebek arabam saklanmış olsaydı keyifle kullanırdım. Geçende bir bebek mağazasında o eski modellerin yaklaşık 500 Euro'ya satıldığını gördüm.

Şanser'le bugün C&A mağazasına bir girelim dedik. Her zaman olduğu gibi adeta devasa bir mıknatıs beni bebek reyonuna çekti. Yok olmuyor bu reyonlara bakmaktan kendimi alamıyorum. Oysaki kendim için birşeyler bakmak istiyordum. Uzun lafın kısası Şanser bu tişortu çok beğendi. Ne de olsa yaklaşan Avrupa Kupasında ülkemizi temsil etmek gerek. Bu fotoğrafta bizim ufaklık usta futbolcular gibi dizinde top sektirirken çıkmış.

25 Mayıs 2008 Pazar

Bir Pazar Günü

Sabah kahvaltı faslının ardından Dila ile elmalı kek yaptık. İçine çikolata parçacıkları da koyduk. Süsleme kısmını Dila yaptı, ortaya böyle süslü bir kek çıktı.
Hızımızı alamadık daha önce aldığım ekmek unundan ekmek de yaptık fırında. Unu alalı epey olmuştu ama ekmek yapmak kısmet olmamıştı. Yaklaşık 1 saatlik bekleme faslından sonra ekmeğimizi fırına verdik. Dila kendi ekmeğini kalp şeklindeki kalıpta pişirdi.
Öğleden sonra kekimizi ve çayımızı alıp Treptower Park'a piknik yapmaya gittik.
Dila babasıyla futbol oynadı, epey koşturdular.
Günü bir tavsiye üzerine gittiğimiz Öz Samsun Restorantında iskender yiyerek noktalandırdık. Ama ben iskenderi fazla beğenmedim.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

İlk Sirk Ziyareti - Modersohn Zirkus

Dila ve Sena ilk kez sirke gittiler. Ama bu sirk bildiğimiz sirkten farklı idi, gösteriyi yapanlar Modersohn İlkokulu öğrencileri idi. Modersohn Sirki , ilkokul öğrencileri ve Zirkus Zack'ın ortaklaşa yürüttüğü bir proje. Şubat ayından beri hazırlanan çocuklar bugün ilk gösterilerini sundular, haftaya bir gösteri daha varmış.
Sirk çadırı mahallemizdeki bir boş araziye kuruldu 10 gün kadar önce. Çocukların kostümlerinin dikilmesinden, sirk kafesinin işletilmesine, çadırın temizliğine kadar herşey veliler ve gönüllülerce yapılıyor bu sirk projesinde.

Orkestradan bir görüntü

Dila anaokulundan arkadaşı Antonio ile karşılaştı sirkte...






Ve son... Gösteride yeralan tüm çocuklar sahneye geldiler ve bir sürü alkış aldılar.

22 Mayıs 2008 Perşembe

Kapalı Mavi

Dila ile yolda yürüken konuşuyoruz, her zamanki gibi...

Bana bir bisiklet gösterdi, rengini beğenmemiş. Ben de Dila'ya beğenmediği rengin açık mavi olduğunu söyledim. Dila az sonra başka bir bisikleti göstererek 'Anne, bu da kapalı mavi mi?' diye sormaz mı, ben iptal oldum tabii. E! çocuk haklı, açığın tersi kapalı, açık mavi de kapalı mavi oluyor dolayısıyla...

Dün Sena ile Baby Walz mağazasına gittik. Aslında katalog üzerinden satış yapan bir mağaza ama şu an Berlin'de 3. mağazalarını da açtılar. Bebek arabasından biberona, oyuncaktan giysiye kadar her türlü ürünü bulmak mümkün. Sena'ya resimdeki kırmızı bez ayakkabıları aldık. Ayağına oluyor mu olmuyor mu diye denerken pek bir hevesli idi bizimki, ayağından çıkarmamla kıyametler kopuverdi.

Balkonumuzun son hali böyle, yani soğanlı bitkiler balkonumuzun mevsimi bitti. Biz de soğanlı çiçeklerimizin yerine karanfil, sardunya ve gül aldık. Görüntü epey hoş oldu.

18 Mayıs 2008 Pazar

Dila ve Sena'nın Kuzenlerini Ziyareti

Dila artık deniz sezonuna hazır. Kolluklarımızı bile aldık, kuzenlerde Amsterdam'dan gelirken Dila'ya hediye olarak mayo getirmişlerdi, biz hazırız.
Bugün Dila ve Sena amca çocukları Benjamin, Meral ve Yengeleri Isabel'i ziyarete gittiler. Şansımıza bugün hava 16 derece civarında idi ve pek güneş yoktu.
Çocuklar birlikte oynadılar...
Ağaç ev Dila'nın çok hoşuna gitti, geçen sene tek başına bu merdivene çıkamamıştı, bu sene başardı.
Mutluluk ayrıntılarda gizlidir


Şirin mi şirin bahçe evi, dantel perdeler süper olmuş. Evin içi de ayrı bir şirin.

Raflardan birinin altına eşek arıları yuva yapmış.

Ve kahve vakti. Elmalı tart ve böğürtlenli muffinler çok güzel olmuştu. Peçetelik olarak kullanılan teneke kova sofraya ayrı bir hava verdi. Ben kesinlikle teneke ev eşyalarını seviyorum, çok dekoratif geliyorlar bana.

Saat 17'ye gelirken bizimkilerden ayrıldık, çocuklar yolda uyudular. Evde yemek faslının ardından uyku vakti geldi. Ama Sena bir türlü uyumak bilmedi. 'Hıhıhıh hııı' şeklinde kendince şarkı söyleyip alkışlamaya başlayınca bende nöbeti Şanser'e bıraktım.

17 Mayıs 2008 Cumartesi

Dijital Kamerama Kavuştum

Fotoğraf çekmek küçüklüğümden beri hobim sayılır. İlk fotoğraf makinemi orta okula giderken almıştım, almıştım diyorum çünkü haftalıklarımı biriktirerek almıştım.

Ne zamandır amatör bir dijital kamera istiyordum, özellikle çocukların daha güzel resimlerini çekebilmek için. Şanser'le araştırdık, soruşturduk ve Nikon D40X'de karar kıldık. Böylece ilk dijital SLR kamerama kavuşmuş oldum...

Ama henüz makinenin özelliklerini keşfedebilmiş değilim. Kitabcığını iyice okumam gerekiyor. Açılış olarak birkaç fotoğraf çektim.
Daha öğrenecek çok şey var...

Kızlarımın anneler günü hediyesi

Dilamın sevgili Minnie'si

Senamız 10 aylık oldu

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Bergama Müzesi



Bergama Müzesi(Pergamon Museum) Berlin'de Müze Adasında(Museuminsel) bulunuyor ve yılda yaklaşık 850.000 kişi tarafından ziyaret edildiği söyleniyor. Avrupa'daki en iyi müzelerden biri olarak sayılıyor. Bergama Sunağı ve İştar Kapısı tüm iştihamı ile müzede bulunuyor. Bergama Sunağının Osmanlı İmparatorluğu zamanında Almanya'ya kaçırıldığı söyleniyor. Bu kadar büyük parçaların nasıl gizlice Berlin'e getirildiğini insan düşünmeden edemiyor...

Ama şu da bir gerçek ki bu tarihi eserler en güzel şekilde, kapalı bir mekanda koruma altındalar. Daha önce gazetede okuduğum bir habere göre tapınağın kopyası Bergama'ya yapılacakmış ve gerçeği Berlin'dedir gibilerinden de bir yazı yazılacakmış.Müzeye giriş 10 €. Bence Berlin'de görülmesi gereken en önemli müze.

Bergama Sunağı



Müzede ayrı bir kısımda İslam Eserleri Müzesi de bulunuyor. Biz gittiğimizde 'Türkiye'den Tasarım' sergisi bulunmaktaydı.
Kuzenler Müze Adası için kombi bilet aldıklarından adada bulunan diğer müzeleri de gezdiler. Alte Nationalgalerie'de çektikleri birkaç fotoğraf...


Günler maalesef çok çabuk geçti ve kuzenler bu akşam Amsterdam'a döndüler...

11 Mayıs 2008 Pazar

Potsdam Turumuz

Bugünkü gezi planımızda Potsdam var. Potsdam, Brandenburg eyaletinin başkenti, Berlin'den 40 dakika kadar uzakta(araba ile).
Önce Sanssouci Sarayını ve bahçesini geziyoruz.

Sanssouci, Fransızca bir kelime ve dertsiz, tasasız anlamına geliyor. Saray 18. yüzyılda inşa edilmiş.



Fotoğraftaki camekanlarda incir ağacı ve asma mevcut.

Çin evi sarayın bahçesinde bulunuyor



Sarayın içini gezmemiz için saat geç olmuştu, biz de şehir merkezine doğru yola koyulduk.

Pazar günü olmasına rağmen Potsdam Kapısı'nın bulunduğu cadde epey canlı ama çoğu mağaza kapalı.

Bu caddede herzaman vitrinine bakmaya doyamadığım ahşap eşya ve oyuncak mağazası da kapalı. Vitrinindeki peçeteliklere bayıldım.

Kedili demlikler de başka bir mağazanın vitrininden

Potsdam Kapısında fotoğraf çektikten sonra karşısındaki meydanda kurulmuş olan el işleri sergisi dikkatimizi çekiyor. İlk başta nasıl bir sergi olduğunu farkedemedik ama birden ezan sesi duyuyoruz. Az önce insanın gurbette ezan sesini özlediğinin muhabbetini yapmıştık. Çok şaşırıyor ve duygulanıyoruz, sese doğru ilerleyince ezanı sarışın bir gencin okuduğunu anlıyoruz. Aslında birkaç tezgahta gördüğüm kapalı sarışın bayanlar dikkatimi çekmişti. Sonra anlaşılıyor ki, burada bulunanlar sonradan Müslüman olmuşlar. Çocuklarına İbrahim, Ayşe gibi isimler vermişler. Farklı uluslardan ve dinlerden sonradan Müslümanlığı seçenler böyle bir aktivite düzenlemişler.
Bugün hepimiz çok yorulduk, Berlin'e doğru yola çıkıyoruz...